HAMAMCI EFSANESİ

Sevgili Hüseyin Hamamcı, bize kendinizden bahseder misiniz?

1 Ocak 1951 yılında Manisa-Turgutlu’da doğdum. Futbola 15 yaşımda Turgutlu İdman Yurdu’nda başladım. Burada 1 sene oynadıktan sonra Hüseyin Barışcan beni, Altay genç takımına götürdü. 3 yıl burada oynadıktan sonra Altay’da profesyonel oldum. 4 yıl profesyonel olarak Altay’da oynadım. 1 yılım Altınordu’da kiralık olarak geçti. Daha sonra 3 sene Ödemişspor’da forma giydim. 1974 yılında Karşıyaka’ya transfer oldum. 1980 yılında Bandırma’da şampiyonluğu kaybettikten sonra futbola veda ettim. Futbolu bıraktıktan sonra kafamda antrenörlük fikri yoktu. O zamanlar bizim hocalığımızı yapmış olan Doğan Emültay, teknik direktörlük konusunda bana çok yardımcı oldu. ‘Sen bu işi yaparsın’ dedi ve ben de bu yolda ilerlemeye karar verdim.
 

Karşıyaka sevgisi bambaşka bir duygu

 


Önce amatör kursları aldım. Daha sonra 1981 Karşıyaka Genç Takımı’nda görev almaya başladım. O zaman ki başkanımız Erol Özışıkçılar da bu konuda bana sahip çıktı. Antrenör olmamda emeği çok fazladır. 3 sene altyapıda antrenörlük yaparken bir yandan da kurslara devam ediyordum. Amatördeki takımımızı bir üst lige çıkarmıştık. Daha sonra yardımcı antrenör olarak Karşıyaka’da ve Bucaspor’da çalıştım. 1991 senesinde teknik direktörlük kursunu bitirdim ve Ayvalıkgücü’nde başladım. Buralara gelene kadar Amatör, C, B, A, teknik direktörlük, Pro Lisans kurslarını bitirdim. Tepeden inme bir antrenör olmadım. Mücadele vererek bugünlere geldim. Ayvalıkgücü’nde iyi bir sezon geçirerek dördüncü olduk. Daha sonra Dardanelspor’da 2 sene şampiyonluk yaşadım. Türkiye Kupası’nda Galatasaray ile çeyrek final oynadık. Ondan sonra da 4-5 şampiyonluk yaşayarak bugünlere geldim. Karşıyaka, Göztepe, İzmirspor, Balıkesirspor, Konyaspor, Erzurumspor, Sakaryaspor, Diyarbakır, Zeytinburnu gibi takımların başında bulundum.

Unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?

Uzun seneler gerek futbolcu olarak gerek antrenör olarak futbolun içinde bulunduğum için birçok anım var diyebilirim. Bunlardan ikisini hiç unutmuyorum. Karşıyaka’dayken ligin son maçında Hacettepe ile oynuyorduk. Maç bittikten sonra maçın heyecanından ve atmosferden olsa gerek babam kalp krizi geçirmişti. Bir de Sakaryaspor’da çalışırken, kaza geçirmiştik. Sivas deplasmanına doğru yola çıkmıştık ve o kazada 6 arkadaşımızı kaybetmenin üzüntüsünü yaşamıştık. Bunları hiçbir zaman unutamıyorum. Futbol öyle bir şey ki bir seviniyor, bir üzülüyorsunuz. Bu duygular tek başınıza da olmuyor. Birçok insanı sevindirirken birçok insanı da üzüyorsunuz. Böyle yüzlerce hatta binlerce anı biriktirdik. Ama özellikle bu 2 anı benim için çok ama çok önemli.
 

Karşıyaka sevgisi bambaşka bir duygu

 


Yeni nesile önerileriniz var mı?

Bizim zamanımızda mahalleler, sokaklar futbol sahaları gibiydi. Dar alanlarda top oynardık. Yeni nesil öncelikle bu işi sevmeli. Daha sonra önlerine bir hedef koyarak o hedef için çalışmalı. Dürüstlük ve çalışkanlık çerçevesinde yeteneklerini geliştirmeliler. Kesinlikle bu iş genç sporcularımızın elinde. Bunu asla unutmamalılar. Kendi yetenekleriyle çok çalışarak başarılı olurlar. Hem saha içinde hem saha dışında çok özenli bir şekilde yaşamaları gerekiyor. Uzun vadede bu işin içinde olmak istiyorlarsa kesinlikle bunu yapmalılar.

Türk futbolunun bugünkü durumunu değerlendirir misiniz?

Türk futbolunun, bir ekonomik bir de saha içi sorunu var. Ne yazık ki kulüplerimizin ekonomisi kötü. Eğer ki borçlar yükselmeden önlemler alınsaydı bugünkü tablo olmazdı. Futbolumuzdaki sorun çok kapsamlı bir mesele. Ancak bu yaşadığımız zor günlerin ardından, mutlaka mali olarak bir düzene gireceğimizi düşünüyorum. Örneğin bizim dönemimizde yöneticiler, kongreye gitme kararı alıyorsa, önce mevcut borçları ödeyip daha sonra bu kararı alıyorlardı. Türkiye’de şu an yabancı ligi oynanıyor. Türk futbolcularımızın isimlerini unuttuk. Saha içinden yabancı bir isim çıkıyor, kulübeden yabancı giriyor. Türkiye’ye her sene 60’a yakın ülkeden her sene 300’e yakın futbolcu geliyor. Bunlar geliyor ancak kalitelerinin ne kadar denetlendiği de belli değil. Teknik direktörlerin de borçlanmalarda suçu var. Kendi döneminde başarılı olmak için yüksek ücretli transferler yapıp kendinden sonrasını düşünmüyorlar. Her kulübün ağzında altyapı var. Kendi takımlarında altyapıdan oyuncu zor yetişiyor. Bundan sonra bunların değişeceğini düşünüyorum. Ülkemizde Altınordu çok güzel bir örnek. Mehmet Özkan, senelerdir Türk futbolundaki en iyi yöneticilerden bir tanesi. Hem kendi takımına hem ülkemizdeki diğer takımlara hem de Dünya’ya oyuncu yetiştiriyor. Altyapı budur, takım budur. Diğer kulüplerimiz de bunu yapabilir. Öncelikle istemek çok önemli. İnanın bu ülkenin insanları her şeyi başarabilecek potansiyele sahip. Bizler sokakta yetiştirdikten sonra bir kulübe gittik. Şu an sokaklar bomboş. Amatör takımlara bakınca ne kadar yaşlı oyuncu varsa onların oynadığını görüyoruz.

“Statsızlık son bulmalı”

Yalı’ya stadın yapılmasını uzun zamandan beri istiyoruz ve dört gözle bekliyoruz. Bugüne kadar hep karşı çıkıldı. Sonuç olarak kaybeden Karşıyaka Spor Kulübü ve Karşıyaka sevdalıları oldu. Karşıyaka Stadı’nda herkesin alın teri var, emeği var. Karşıyaka’nın hala bir stadının olmamasına gerçekten çok üzülüyorum. Şu an kulüp altyapısından oyuncularıyla bir savaş veriyor. Stat sorununun ortadan kaldırılması için çok ciddi bir kenetlenme şart.

Kaynak: Milliyet Ege Spor Müdürümüz Mehmet Demirtaş ve spor yazarı Fatih Tanfer,

YIL1912
FUTBOL

Bu haberi paylaşabilirsiniz.

0 Yorum